değil, eylem olmalıdır. Eylem, kullanılmadan nasıl hareketlenebilir?
Filozof, size bunun yolunu gösterecektir. Ayrıntılarla sizi bilgilendirir,
en can sıkıcı yollarını bile gösterir. Yolculuğunuz bittiğinde
hissettiğiniz huzuru, keskin dönüşlerle yoldan çıkabileceğinizi anlatır.
Ancak, tüm bunları kendinden başka kimse okumayacaktır. İçinde
sürekli bir tutkuyla, zorlu yolun yarısını bitirecek; yolun diğer yarısı
ise, filozofu sarmalayacaktır. Okumuş kişiler, gerçekten düşünmeyi
öğrenmiş olanlardır. Mantık, bir kere tutku üzerine egemenlik kurdu
mu; akıl da, özgür idaresiyle daha iyiye doğru gider. Aklımızın ışığı,
en az bir filozofun kitabı kadar iyidir. İyi olmanın iyilik getireceğini
doğadan biliyoruz ve neyin iyi, neyin kötü olduğunu; filozoflar,
sanatın söylediklerini kapatmaya çalıştıkları halde biliyoruz.
Filozoflar, bunu doğal olmayan yollar veya tutkuyla hareketlendirmek
olarak algılarlar. Bu bir görevdir, bir çalışmadır.
Şiir, insan öğretileri içinde en eskisi olduğu için, diğer öğretiler,
kaynağını ondan almıştır; evrensel olduğu için de, kendini yetiştirmiş
hiç bir ulus, onu yadsıyamaz. Barbar uluslar bile, şiirsiz yapamazlar.
Romalılar ve Yunanlılar, şiire ilahi isimler vermişlerdir. Biri, “Gaipten
haber veren”; diğeri de, “Yaratıcı” olarak adlandırmıştır. “Yaratıcı”,
kesinlikle şaire uyar. Diğer sanat dalları, kendi kolları içinde sınırlı
kalırlar; her şeyi olduğu gibi alırlar. Öte yandan, şair, sadece kendi
gereçlerini getirir. Bir olaydan fikir edinmez; ancak, fikir edinmek için
bir olay yaratır. Ne betimlemeleri, ne de, sonuçları kötülük içerir.
Anlatılan şey, kötü olamaz; çünkü, etkileri okuyucuya iyilik ve zevk
vermelidir. Ahlaki doktrinlerde, tüm bilgilerin başı; sadece tarihçiyle
değil, öğretisi açısından, felsefeciyle de hemen hemen kıyaslanabilir.
Ve okuyucuyu harekete geçirmesi açısından, felsefe onun gerisinde
kalır.
İncil’de, belirsizliğin hiç olmadığı, bütünüyle şiirsel bir anlatım
kullanılan bölümler vardır. Koruyucumuz İsa bile, onun çiçeklerinden
payımızı çıkarmamızı öğütler. Bölümlerinin tamamı, birleşik
şekillerde değildir. Tamamı yorumlanabilen, sert çözümler verir.
Düşünüyorum ve doğru düşündüğümü sanıyorum ki; zafer kazanmış
kaptanlara verilen defne tacı, diğer tüm öğretilerden çok, şairin
zaferini onurlandırır. Dilimiz olduğu gibi, kulaklarımız da olduğu için;
en küçük nedenler bile, büyük gibi görünebilir. Karşılığında, yerine