için değil; yatağı eğimli olduğu için akar. İnsan ise, bir derenin önüne
set çekebilir; dere de akmasına son vererek, birikir ve göl olur. İnsan
setin sağlamlığını, suyun gücünü, kıyıların yüksekliğini ve daha
birçok koşulu nasıl bilirse; suya da istediğini dinletip, yerine
getirtebilir. Tekerlek döndürtebilir, odun kestirebilir, çayır sulatabilir
ve tekne kaldırtabilir. Siz bundan anlıyorsunuz ki, biz, doğayı ya da
cisimleri ne kadar tanıyorsak; onları, özelliklerine göre birleştirerek, o
derece iyi yönetebiliriz.
İnsanlar, bilmedikleri şeylerden çok korkarlar. Çünkü, onlardan
kendilerini koruyamazlar. İşte bu yüzden, insanlar, bilmedikleriyle
yetinmeyip; yalandan boş bir neden uydurmayı, daha yerinde
buluyorlar ve bu yalancı nedeni, bilginin ve anlayışın yerine koyarak;
korkunç bir olaya egemen olduklarını zannederek, kendilerini
aldatıyorlar.
Doğa hakkındaki bilgileri, tasarımlarından üstün gelmeye
başlayıncaya kadar, halklar da, hep böyle yaşamışlar. İnsanlar, doğa
hakkında daha fazla deneyim ve bilgi edindikten sonra, gök gürlemesi
ve şimşek hakkında başka türlü düşünmeye başladılar. Kim gürletiyor,
diye soracakları yerde, tutup, neyin gürlediğini aradılar ve yavaş yavaş
gerçeğe ulaştılar. O zaman da, onlar, dua ve secdeyle ya da kurbanla
ve mumla değil; paratoner denilen aletle korundular. Öteki olay ve
cisimler üstüne olan bilgiler de böyle gelişiyor. Bilgi, bizi her yerde
korkudan koruyor. Kendisinin de bağlı kaldığı olaylar karşısında ise,
zararlı etkilerden korunmamızı öğretiyor.
Köylerinde mezarlık bulunan köylüler, acaba neden korkuyorlar?
Bana kalırsa, onlar, cesetlerden ve cesetlerin garip görünüşlerinden
korkuyorlar. Çünkü, burada, kendileri için açık olmayan bir şeyin
varlığını, içgüdüleriyle kavrıyorlar. Başka neden korkacaklar?
İnsanlar, öldükten sonra yaşamak istemiyorlar mı? Aralarından biri
öldü mü, üzülüp ağlıyorlar. Oysa, ölenlerin ruhlarının ölmediğine
inandıkları için, sevinmeleri gerekmez mi?
Bedensiz ruh korkunçtur. Çünkü, onu nasıl düşüneceğimizi
bilemiyoruz. O derece korkunç ki, insanlar ona, şaşırtıcı ve çirkin ya
da gereğinden fazla güzel bir beden düşlüyor. İnsanlar, canlı ruhu
susuz, cisimsiz ve gaz halindeki bir varlığı; yani, canlı havayı değil de,