ASMAKAT
Klasik Batı Edebiyatı Fanzini
Aralık 2021 Sayı: 8
Logau
içindekiler
- Friedrich Von Logau (Alman Edebiyatı)
- Logau, Seçme Epigramlar ve Şiirler
- Nathaniel Evans (Amerikan Edebiyatı)
- Evans, Bir Şiir
FRIEDRICH VON LOGAU
Hayatı ve Eserleri:
Friedrich Von Logau, haziran 1604’te; Silezya’da, Nimptsch
yakınlarındaki Brockhut’ta, kökeni Schlesisch’lere dayanan, soylu bir
ailenin oğlu olarak dünyaya gelir. Ailenin tek çocuğu olan Logau’nun
babası, bir yaşlılar evinde çalışan Georg von Logau, annesi ise,
Dobergast’lı Anna von Reydeberg’dir.
1614 yılında, Brieger Lisesi’ne başlar. Bu lisede, “İsa’nın
Yoksulluğu” adlı bir konuşma yapar.1620’nin şubat ayında,
Priamos’u, Pyrrhos’a karşı savunan bir söylev verir. Aynı yılın eylül
ayında, “Aeneas” hakkında konuşma hazırlar.1623 yılının mart
ayında, “Venüs” hakkında konuşma yapar. Nisan ayında, Joachim
Buchwalder’in, “Ahlaki Mutluluk Üzerine” adlı tezinin sunumunu
yapar. Temmuz ayında ise, okul senatosuna seçilir.1624’te, okulunu
bitirir. Logau’nun okulu geç bitirmesinin nedeni, otuz yıl savaşlarıdır.
1625 yılında, Frankfurt’a gider ve Altdorf Üniversitesi’nde,
hukuk eğitimi görmeye başlar. Bu arada, savaş patlak verir.1626-27
yıllarında, Johannes Caspar Odontius için bir destan yazar. 1631’de,
üniversiteyi bitirir. Aynı yıl, Helena von Gruttschreiber ile evlenir.
1633’te, babasını kaybeder. Bu yüzden, Brockhut’a döner. Yaşadığı
çiftlik, askerlerce yıkılmış olduğu için, Brieg’de, dükün sarayına
yerleşir. Daha sonra, Liegnitz’de göreve başlar.
Salomon von Golaw takma adını kullanan Logau, 1638’de,
epigramlarını topladığı ilk kitabı olan, “İlk Yüz Almanca Uyaklı
Özdeyiş” i yazar. 1640 yılında eşini kaybeder. 1642’de, “Tasa Şiirleri”
adlı eserini yazar. 1643 yılında, Helena von Knobelsdorff ile evlenir.
29 Eylül 1644’te Brieger Dükü 4. Ludwig’in mahkemesine atanır ve
dükün hizmetine girer. 1648’de, “Meyve Veren Toplum” adında bir
topluluk kurar. Bu topluluğun amblemi, hanedan bitkisi olan Süt
Otu’dur. 29 haziran 1649’da annesi vefat eder.
1653’te, “Anna Sophia” adında şiir kitabını yazar. 1654’te, daha
önce 1638’de çıkan, “İlk Yüz Almanca Uyaklı Özdeyiş” adlı eserinin
genişletilmiş hali olan, “Salomon von Golaw’ın Almanca Üç Bin
Epigramı” 3 cilt halinde yayınlanır. Aslında tam sayı 3000 değil, 3560
epigramdır. 1. ciltte 201, 2. ciltte 102, 3. ciltte 257 ilave epigram
vardır. Bu eser, La Bruyere tarzı, ama, grotesk türde tiplerden oluşmuş
bir derleme niteliğindedir. 1654 yazında, Yürütme Konseyi ve
Mahkeme Başkanlığı’na terfi eder. Logau, 24 temmuz 1655’te,
Liegnitz’de hayata veda eder ve Liegnitz’deki Lutheran cemaati
tarafından gömülür.
Sanatı:
Logau, eleştirel yergi özelliğiyle ve zamanının gerçeklerine
değinmesiyle tanınan, önemli bir yazardır. O, eski Alman erdemini,
dürüstlüğünü, dindarlığını taşımaktaydı. Bu yüzden, eserlerinde,
insanın huzur içinde yaşaması için elinden geleni yapmıştır.
Epigramlarının çoğu, kısa epigramlarıdır. Kısa şiir, aydınlanma
çağının bir örneği, hayat yasasıdır. Elschenbroich, “Logau, olasılıkla
bu tür sözlerde kendini görmüştür.” demektedir. Kısa epigramları,
gerçek asilzadelerin ve sadık Alman yurtseverlerinin ideallerini
destekler ve dini gruplar arasındaki kanlı rekabetin yararsızlığını
gösterir. Logau’nun yergileri, öncelikle mahkemeye yönelik
eleştiridir. Logau’nun çok sayıda yergisi de şehirlere yöneliktir.
Mezheplerin gerçek Hıristiyanlığı temsil etme iddiasına karşı, kendini
itirafta ve kilise pratiğinde kanıtlamayan, ancak inananın yaşamını bir
görev olarak anladığı ve ölümü isteyerek kabul ettiği gerçeğinde,
mezhebe bağlı olmayan dindarlık çağrısında bulunur.
Yergilerinde en çok eleştirdiği konular; savaşlar ve getirdiği yıkım,
dinin sömürülmesi, insani zayıflıklar, barok saray hayatı ile Alman
dilini haksız yere küçümseyen ve başta Fransız kültürü olmak üzere,
yabancı kültür geleneklerini benimseyen soylulardır. Alman
vatanseverlerini desteklemiştir. Çağdaşlarının, ulusal duygulardan
yoksun olmalarından rahatsızlık duyan Logau, yabancı sözcük
düşkünlüğünü ve bu modaya karşı gösterilen aşırı sevgiyi yerer. Vatan
sevgisi ve adalet duygusu, onun kalbinde derin bir yer tutmaktadır.
Onun yergileri, sadece kişisel duyguların sonucu değildir. Otuz Yıl
Savaşları’nın çalkantılı döneminde, entelektüel bütünlüğünü
bozmadan koruyan ve çağdaşlarını adil bir şekilde yargılayan birkaç
kişiden biridir. Saray hayatını, savaşın yararsızlığını, Alman halkının
ulusal gururunun eksikliğini ve geleneklerde, giyimde ve konuşmada
Fransızları kölece taklit etmelerini, acımasız bir şekilde hicvetmiştir.
Duygularındaki gerçeklik, düşüncelerindeki kararlılık,
anlatımındaki keskinlik, hiçbir şairde yoktur. Yergilerinde, sözcük
oyunlarının, sözcük sanatının gücünden, ustalıkla yararlanmıştır.
Yaşadığı döneme göre, şaşırtıcı biçimde yalın ve süssüz olan yazıları,
yönlendirici olmasına karşılık, didaktik değildir. Logau kendini
Martin Opitz’in bir takipçisi olarak görüyordu. Ancak bu bağın,
bağımsızlığını ya da özgünlüğünü etkilemesine izin vermedi. Teorik
olarak Opitz’e bağlı olan Logau, pratik olarak kendisini öncelikle John
Owen’a yönlendirmiştir. Komik, genellikle satirik-ironik, aynı
zamanda grotesk bir dilde ve atasözlerinden, İskenderiyen
epigramlarına kadar çeşitli biçimlerde, Logau zamanının dini, ahlaki,
siyasi ve kültürel koşullarını, Hıristiyan ve ulusal duygulara dayalı
olarak, sayısız zamansız, genel olarak geçerli açıklamalar yapmayı
başarır. Tek amacı, kendi içinde alakasız içeriği başarılı bir şekilde
formüle etmek olan epigramlar vardır. Sivri, ancak nadiren didaktik
olan Logau’nun yazıları, zamanına göre oldukça doğrudan ve
süslemesizdir.
Gerçekliğin hiçbir yorumu, Logau’nun şiir koleksiyonunun bir
birimini oluşturacak kadar kendini gösteremez. Sadece iki düşünce
epigramlara hükmediyor gibi görünmektedir: dünyanın kargaşa içinde
olduğu ve ahlakçıların eleştirilerine bir son verilemediği. Bu
düşünceler, epigramın doğası hakkında kesin olmayan bir fikirle
birleştirilir. Bu, yazarın konuşma durumuna bağlı olarak, konuşma
rollerini dilediği gibi değiştirmesine izin verir: Övgü şiirinden yergiye,
sosyal hayat kurallarından eğlenceli epigrama geçer. Konuşma
rollerinin hızla değişmesi ve ince esprili ifadenin gerekliliği, yazarın
hayatını belirleyen gerilimleri ve çelişen çıkarları gizlemesine izin
vermez. Tam aksine, komik bir şekilde konuşurken kendilerine
gelirler. Kesinlikle tarafsız bir şekilde çizilmemiş, ancak o zamanın
gerçekliğinin birçok özelliğini bize açıklayan bir çağın resmidir bu.
Nükteli çalışmaları, Logau’nun üslup özelikleri ve yaratıcı yeni
oluşumlar bakımından zengindir.
Logau, yergi epigramını Alman edebiyatı için üretken hale
getirmiştir. Epigramları, okuyucuyu, bir ben-sen ilişkisine çekiyor ve
ruhunun dili aracılığıyla parlamasına izin veriyor. Görüntü ve teknik
konusunda bir deha ve ironi ile eşsiz bir sanat sergiliyor. Ayırt edici
bir eleştirmen için gerekli olan tüm özelliklere sahiptir. Her insan
hissini ifade eden ve her insana dokunan iki edebi form kullanır:
epigram ve yergi. Logau, Alman özdeyişini en yüksek zirvesine
çıkarmıştır. Onun yergileri, herhangi bir zamanda, herhangi bir yaşta
dünyayı yansıtır.
Logau’nun “Epik Şiirler” adlı eserini, 1759 yılında Gotthold
Ephraim Lessing ve Karl Wilhelm Ramler ortaya çıkarmış ve
düzenlemişlerdir. Lessing onun için şöyle söyler: “Logau’nun sözleri,
her yerde konuya uygundur. Ders veriyorsa, etkili ve özlü;
cezalandırıyorsa, coşkulu ve dolu doludur. Sevgiden söz ediyorsa,
yumuşak, sokulgan, hoş ve şakacı; yalnızca güldürmek istiyorsa da,
komik ve saftır.
Kaynakça:
- Friedrich von Logau: Reimersprüche und Andere Werke in
Einzeldrucken Hrsg von Ulrich Seelbach 1992
- Studio Fuer Alte Deutsche Literatur
- Bibliothece Augustana
- Alman Edebiyatı Burhanettin Batıman Remzi Kitabevi 1945
- Yeni Alman Edebiyatı Gürsel Aytaç Kültür ve Turizm bakanlığı
yayınları 1983
- Ana Britannica Ana Yayıncılık 1986
-Büyük Larousse Gelişim Yayınları 1986
Logau’nun Epik Şiirler Adlı Eseri
Seçme Epigramlar ve Şiirler
Çeviren: Ferihan Hasan Panayır
Bilgelik
Ah, ne tatlı bir histir,
Sıcacık bir öpücük!
İyi gelir üstelik,
Moralleri düzeltir.
Umut sağlam bir asadır,
Sabır onun giysisi,
Dünya ve kabir içinden,
Sonsuzluğa yürürken.
Dünyada en çok neyi
Severim bilir misin?
Zamandır o kendini tüketen,
Dünya gider ha bire süreğen.
Güvensizlik
İnsan kimseye güvenmemeli, ben kendime bile güvenmiyorum;
Çünkü, zaman zaman kendimi bile kandırıyorum.
Güven
Bir kez güvenmek yeter,
Ama hiçbir güven, yeterince mantıklı değildir.
Hiçbir güvenin olmaması,
Güven oluşturmaya çalışmaktan iyidir.
Kadınlar
Bazı kadınlar şöyledir:
Isırılamayacak olmalarına rağmen,
Hep ortada dururlar.
Güzel Kadınlar
Güzel kadınlar sorarsa yapmalısın,
Güzel kadınlara da, onlar susarken sormalısın.
Yaşam
Yaşam, bizim isteğimize bağlı bir şey olsaydı,
Yaşama sevincimiz, hiçbir zaman bitmezdi.
İnanç
Luthercilik, Papalık, Calvincilik,
Bu inançların hepsi de,
Şüphe varsa tartışılır,
Hıristiyanlığın olduğu yerde.
Tutku
İnsanlar, atlar gibidir,
Her zaman, dörtnala koşmak isterler.
Dürüstlük
Kim dürüst olmak istiyorsa, namuslu kalmalı;
Bu yüzden, olduğu yerde durup, her şeyi duymamalı.
Orta Yol
Tehlikede ve büyük gereksinimde,
Orta yol ölüm getirir.
Öfke
Öfkenin hakim olduğu yerde,
Zihni kör eden
Ve çalışmasını engelleyen,
Bir sis yükselir.
Şarap
Şarabın kurduğu dostluk,
Şarap gibidir, sadece bir gece sürer.
Beklentiler
Zaman zaman umut edilir;
Bu, onu dileyenin rüyasıdır.
Mantığın Değişimi
İnsanlar değişir,
Zaman değişir,
Mutsuz eden şeyler değişir;
Giysiler ise, mutluluk kaynağı olur.
Hatalar değişir,
Hedefler de değişir;
Ama insan böyle değişince,
Değişmeyen tek şey hata olur.
Huzursuz Yaradılış
İnsan kalbiyle, bir değirmen taşı arasında benzerlik vardır;
Her ikisi de, öğütecek bir şey bulamazsa, kendini yer.
Acıma
Başka bir acıdır bu,
Acımasız olmak,
Gerçekten acıyan,
Acı çeker o zaman.
Öfke-Yargı
Hakim öfke duyduğunda,
Adalet yerini bulmaz;
İntikam alır yerini,
Doğruluğun öfkesi olmaz.
Yasa
Kullanılan yasalar,
Yapay bir ağ gibidir;
İçinden bir yol çıkar,
Kimsenin öldürülmediği bir yere.
Yeni Yıl
Yeni yıl, eskisiyle yer değiştireceğine,
Daha iyi olurdu, dünyanın yüzü değişse.
Delilik
Herkes, delilik ağacından bir dal taşır;
Kimi bölüm bölüm, kimi tamamen.
Neşeli Bir İnsana
Ya nesin sen, insan olmadığını söylüyorsan,
Doğrudur o zaman, bir domuz gibi yiyorsan.
Kitap Okumak
Arı, bir bal üreticisidir;
Çiçeklerin özünü emer
Ve onların, tatlı nektarlarını.
Bilim de öyledir,
Sen okuyarak büyürsen,
Tanrısal bir varlık olursun.
Bir Kitap Yazarı Hakkında
Büyük bir saygı duyulsa da yazılarına,
Okudukça bağlanılır. Nereye? Bir örümcek ağına.
Kitap Odası
Bu bir mezardır, ama ölüleri konuşabilir;
Geçmiştekileri anlatır, gelecektekileri ise gösterir.
Ayna
Ayna, bazı şeyleri bilebilir, ama konuşamaz;
Böylelikle, pek çok kibirliyi kurtarır yanılmaktan.
Ceza
Ne olduğu değil de, zorunlu olarak ne gerçekleştiği önemlidir;
Eğer, kaldırırsan başını, görürsün insanların asıldığını.
Altın
Toprağın sarı çekirdeği, altının gücü var,
Onun için her şey, altın kaselerde sunuluyor.
Değirmen
Allah’ın değirmenleri yavaş ve az da olsa öğütür,
Sabırla beklersen, doğrulukla sen de her şeyi çözersin.
Şair ve Ressam
Herkes, bir ressamın resmi ile daha çok ilgilenir.
Oysa, şair isterse;
Boyaları kör eder,
Uyak ile de ölümsüzlük yaratır.
Doktorlar ve Öğütler
Bir doktor, hasta bedene yardım eder, iyileşme sürecinde;
Ama, elinden gelen budur, gerisi olur kendince.
Doktorlar ve Hastalar
Zorluk çıkartmaz, hastalar doktorlara,
Aksi halde, dolacağını bilirler, ağızlarının toprakla.
Avukatlar
Avukatlar, deriyi dişleriyle çeken kunduracılar gibidir;
Esneme hakları vardır.
Dünya
Ah dünya, senin maddiyatınla,
ağlamak gülmekten öte!
Düşünceler
Doğruyu bulmak ve doğrudan yararlanmak için,
Konuşanı dinlemek gerek.
Anlayış
Bir kalbin olup, anlayışın olmamasındansa,
Uzuvlarının olmaması daha iyidir.
Öğüt vermek
Kimin espri anlayışı yoksa,
Ona, esprili bir öğüt vermek yersizdir.
Kendini Yenmek
Kendini yenmek en zor savaştır,
Kendini yenmek en güzel zaferdir.
Hayat Kuralı
Yaşıyorum ben, böyle yaşıyorum!
Beyefendiye nazik,
Prense sadık,
Komşuya dürüst,
Ölüyorum, öyleyse ölüyorum!
Umursamazlık
Kim çok ağırbaşlıysa, dürüst bir adam olarak kalır,
Ama olduğu yerde kalanı ise, bir umursamazlıktır alır.
O Kadar da Yüksek Değil
Asla, yüksekteki şeylere erişmeye çalışmam,
Hep aşağıdan gitmeye çalışırım.
Clepticus’un dediği gibi,
Yollar, tuzaklarla doludur.
Tutuklular
Kötü şeyler, çok sık olur,
Onu yapan atılır hapse.
Öyle olacağına,
Otur sandalyende, sessiz ve sakince.
Utangaç Zamanlar
Zaman, istediği gibi yaşar,
Utanmayı sever.
Gerçeğin çıplak halini sevmez,
Onu, giydirmeye çalışır.
Gerçek
Bozuk peynir ile gerçekler,
Sarayın kapısından giremezler.
Soru
Nasıl yaptın beyaz zambak,
Bunu kırmızı güle?
Onu bembeyaz öpüp,
Nasıl döndürdün, bir al yüzlüye?
Bugünkü Dünya Sanatı
Kimi görür,
Kimi görünür,
Kimi konuşur,
Kimi düşünür.
Herkes ikiyüzlülük yapar,
Herkes bir rüzgara yelken açar;
Kötüler, rahat bir yaşam sürer.
Herkes elinden geleni yapar,
Başkalarını kullanmak için.
Böyle yaşayanlara,
Ot politikacılar denir.
Düşüncesiz Askerler
Akıllarda tilkiler,
Yırtılmış giysiler,
Yıpranmış bedenler,
Kullanılmış kadınlar,
Her şeyden habersiz çocuklar,
Sığırlardan çok, atlar;
Torbada ekmek yok,
Cüzdanda para yok,
Ne var ne yoksa,
Almış götürmüş savaş.
O halde, kazanımlar kimin olacak,
Yoldan geçen yabancıların mı?
Saatler
Ey insan, saatlere güvenme, onlar hiç değildir durağan;
Sen de onlar gibi, hızla uzaklaşıyorsun dünyadan.
Avuntu
Biliyor musun bu dünyada,
Beni en çok avutan şey ne?
Zamanın, kendi kendine yitip gitmesi
Ve dünyanın sonsuz olmayışı.
Ölüm
Ölüm korkunçtur,
Ama beden için değil; o, öldüğünü anlamaz.
Bibilu Hakkında
Bibilu, deli doludur. İçer, sendeler;
Cehenneme giden kapı geniştir, oraya sağlam adımlarla gider.
Bonna Hakkında
Bonna, bir bakiredir, inanırım ben de buna;
Güzel bir kadındır, inanılmaz gençtir hala.
Bonna Hakkında
Bonna’nın tüm anahtarları, bekaret kemerinde takılı,
Onu kullanmak isteyenler, komşuya danışmalı.
Cacu Hakkında
Cacu düşünür, yaşamı bir kitaba dökmesi gerektiğini,
Olabilir ama, ne yazacak sadece karanlığı gören biri?
Caja Hakkında
Caja’nın, evinin anahtarını, bir kuşun altında gizlediği söylenir;
Sonra da, o kuşu yediği.
Copru Hakkında
Copru, hastalara karşı iyi bir doktordur, yararlıdır;
Ama, hastaları onu ne zaman görse, altlarına kaçırır.
Cupinuda Hakkında
Cupinuda hep üzülüyor,
Adem babanın öyküsüne,
Bundan böyle hiç kimse,
Çıplak dolaşamayacak diye.
Flora Hakkında
Flora, kocasının, başkalarıyla beraber olmasını istiyor;
Her kadın gibi, bunu değil de, aslında o mezarı kastediyor.
Fungu Hakkında
Fungu’nun karısı yoktur, dul bir erkektir;
Dolayısıyla, aklı ve bilinci hala yerindedir.
Gallu ve Galla Hakkında
Gallu, Galla’ya büyük yangınını anlatır;
O da, ona, yangını nasıl söndüreceğini.
Gulanu Hakkında
Her akşam patlayıncaya kadar yer, içer;
Gulanu, ölümü her düşündüğünde.
Çünkü, her yemeğin, son yemek olduğunu varsayar;
Ölmek istemez, boş bir mideyle.
Honoratu Hakkında
Honoratu, hiç nedensiz durur, ayni bir duman gibi yükseklerde,
Ama, çıktıkça kaybolur gider, ne yazık ki yükseklere.
Humandu Hakkında
Şarap, eski bir insan sütüdür, Humandu her gün içer,
Annesinin memesindenmiş gibi, emer de emer.
Lingu Hakkında
Lingu, öksürdüğü için kullanacaktı farfara çukuru’nu,
Ama buna pek aklı ermedi, kullandı Barbara’nın çukurunu.
Lullu Hakkında
Gözünde gözlüğüyle, Lullu, ne kadar da becerikliydi,
Yaptığı her şey, yapmamaktı hiçbir şeyi.
Lupa Hakkında
Yırtıcılığına alışamadığımız, bir dişi kurttur Lupa,
Onu ısırmak için bekleyen, güçlü erkeklerin ortasında.
Macru Hakkında
Macru’nun bedeninde hiç yağ yoktur, ne içinde ne dışında;
Ancak, aklı vardır, yağ olmasa da karnında.
Marcu Hakkında
Senin tüm yazdıkların, çok iyi biliniyor;
Ama insanlar, onları çıplakken okuyor.
Molle Hakkında
Senin karın, sana kadın değil, sen de erkek değildin ona;
Senin ona olmadığını, nasıl olsun o sana?
Moninna Hakkında
Modaya uyarak konuşmak,
Modaya göre davranmak,
Modaya göre yemek yemek,
Modaya göre giyinmek,
Modaya göre terbiye almak,
Modaya göre insanları sevmek,
Modaya göre Tanrı’ya tapınmak,
Moninna, her şeyi buna göre öğrenecekti;
Bilmek istediği şey ise,
Modaya göre mi işeyecekti?
Nanu Hakkında
Ne zaman büyük bir kapıdan girse,
Kendini, akşam pırıltılarının içinde görür.
Oscu Hakkında
Oscu’nun parası çok, bu yüzden tasası azdır;
Ama birazcık akıl ile birazcık öğüt almak, ona farzdır.
Paetu Hakkında
Paetu, namussuzluğu över de,
Ama olmasını istemez kendisinde.
Paetu Hakkında
Paetu, sen ve karın yaşıyorsunuz dilediğinizce;
Birbirinizi, bir tek mezarda göreceksiniz bu gidişle.
Pica Hakkında
Pica, eşinin kırdığı pencere için söylenir durur;
Söyleneceğine, evdeki hırsızları kovalamalıdır.
Pictia Hakkında
İşte, Pictia kanıtı! Aşk, hem yanıcıdır, hem dondurucu;
Gönüle ateş düşerse, sevgilisi olur onun buzu.
Pigrum Hakkında
Pigrum, boş boş dolanamaz,
Boş olsa bile duramaz.
Quadratu Hakkında
Quadratu’nun, dünyaya yararı vardır, gölge verir;
Kötü olan, gölgeyi yazın vermeyişidir.
Rosula Hakkında
Dikeni olmayan,
Bir güldür Rosula;
Kocasının boynuzu var,
Dikeni olmasa da.
Trulla Hakkında
Trulla süslendi ve bir erkeğin karşısına geçti;
Onu nasıl bulduğunu sordu. “Çıplak daha güzelsin” dedi adam.
Vanu Hakkında
Vanu, cezasını bulmuş kötü bir şekilde,
Cezası da bir kadın; altınla kaplanmış, ama altı kırışık bir halde.
Vinda Hakkında
Vinda’nın taze parası var, taze eti, taze ekmeği, taze içeceği;
Ama taze bir erkek, onun tek eksiği.
Vitu Hakkında
Görmüyor musun, kadından kendini nasıl gizlediğini?
Evet, ama nereye? Yorganı çek üstüne!
NATHANIEL EVANS
Hayatı:
Evans, 8 haziran 1742’de, Pennsylvania eyaletinin Philadelphia
şehrinde, bir tüccar olan Edvard Evans’ın oğlu olarak dünyaya gelir.
Babası, oğlunun, hayat yolunda kendisini izlemesini istemiştir. Ancak,
o, ticareti değil, okumayı yeğler. Philadelphia Akademisi” ndeki
eğitiminin ardından, bir süre çay tüccarlığı yapar. Daha sonra,
Philadelphia Koleji müdürü William Smith’in desteğiyle, bu kolejde
okumaya başlar. Buradan mezun olmaz. Ancak, 1765’te, lisansüstü
programını tamamlar. İngiltere’de “İncil’i Yabancı Ülkelere Yayma
Derneği” kurulmuştur. Dernek, Amerika’da New Jersey’in Gloucester
ilçesinde bir şube açmak ister. Bu girişim için Evans önerilir.
Görüşme için, Evans Londra’ya gider. Londra piskoposu tarafından
kabul edilir. Burada, 1765 Aralık ayına kadar, bir kilisede papazlık
yapar.
İngiltere’den Philadelphia’ya dönüş yolculuğundaki arkadaşı
Elizabeth Graeme’dir. Graeme ile ölümüne kadar mektuplaşmıştır.
Philadelphia’ya döndükten sonra, bir kilise misyoneri olarak;
Hoddonfield, New Jersey, Delaware ve Philadelphia’da propaganda
gezilerine çıkar.Evans, arkadaşı Thomas Godfrey’in ölümü üzerine bu
olaya üzülerek, 1767 yılında, onun şiirlerini yayınlar. Ancak, kendisi
de tüberküloza yakalanarak, 29 ekim 1767’de, New Jersey’e bağlı,
Gloucester County’de hayata gözlerini kapar.
Eserleri:
Evans’ın şiirleri, ilk önce 1765 yılında basılır. Bu baskıda 48 şiir
vardır. Ölümünden beş yıl sonra, 1772’de, şiirleri ve bir vaazı; kolej
müdürü arkadaşı William Smith tarafından, “Bazı Kompozisyonlar ve
Çeşitli Durumlarla İlgili Şiirler” adıyla yayınlanır. Bu baskıda ise 30
şiir vardır. Bu şiirler, önceki baskıdakilerden farklıdır. Smith kitabın
önsözünde şunları söylemiştir: “Birçoğu bölük pörçüktür ve
tamamlanmamıştır; ancak, bunların pek azı yayımlanmak üzere
kendisi tarafından revize edilmiştir. Bu nedenle, dilbilgisi,
tekerlemelerin doğruluğu gibi maddi olarak hatalı olan yerlerde bazı
düzeltmeler yapılmıştır. Ancak bunlarda, yayıncı titiz davranmış ve
yazarın anlayışından hiçbir şekilde sapma olmamasına özen
göstermiştir.” Bu ifadenin ışığında, Evans’ın bu eserde hangi
değişiklikleri kendisinin yaptığını ve Smith’in ya da iş arkadaşı
Elizabeth Graeme’in kitabı matbaaya göndermeden önce hangilerine
karar verdiğini belirlemek mümkün değildir. Eser; Milton, Gray,
Cowley, Prior ve Collins etkisi altındadır. Kitaptaki şiirler, sıradan
olayları anlatır. Bu şiirlerden en önemlisi, “Barış Ümidi Üzerine Od”
adını taşır. Bu şiir, Amerikan edebiyatının o tarihteki en zarif şiiridir.
Ancak, kitapta yer alan, Benjamin Franklin’e yazılmış olan şiirler de
önemlidir.
Sanatı:
Evans olasılıkla, şiirlerini din adamlığından önce yazmıştır. Çünkü,
dini şiirlerinin sayısı azdır. Evans’ın şiirlerine neşeli bir ton hakimdir.
Şiirler, coşkulu ve canlı bir karaktere sahiptir. Bundan dolayıdır ki,
şiire karşı güçlü bir sevgi beslemiştir ve şiirin güzelliklerine dair güzel
bir anlayış ve duyguyla yüklüdür. Eserine yazdığı ancak bitiremediği
önsözünden, zihninin, hayal gücünün güçlü bir etkisi olan o hassas ve
zarif izlere sahip olduğunun kanıtlarını taşımış olduğu anlaşılıyor.
Evans da, arkadaşı Thomas Godfrey gibi çok az kişinin büyük ve
kalıcı mükemmelliğe sahip bir işi yürütmek için gücünü geliştirdiği
bir yaşta vefat etmiştir. Yine bu iki ismin geride bıraktıklarına
bakılırsa, şiirsel yeteneklerinin yüksek oranda olduğu görülür.
Kaynakça:
-The Oxford Companion to American Literature James D. Hart 1956
-The Cambridge History of English and American Literature 1907-21
-Appleton’s Cyclopedia of American Biography 1999
-The Heath Anthology of American Literature
-The Srruggle For Independence Bartholow V. Crawford-Alexander
C. Kern-Morris H. Needleman
Benjamin Franklin’in Armonika Çalışına*
Çeviren: Özlem Yaşayanlar
Hoş bir merakla yitip, uzun uzadıya izledik;
Ün ve onurdan hoşnut,
Vatansever ruhun, cömert hareketlerini.
Ancak, alkışlayabilir küçük şehrimiz seni,
Aklının biçimlendirdiği düşüncelerini
Ve içindeki tüm erdemi.
Nasıl çarparsa bizi, baktığımızda,
Çakan yıldırımların masumane oynaşı
Ve korkunç ateşin, esir olup çubuğa,
Yumuşak bir alevle azalıp yok oluşu;
Kızıl gök gürültüleri de kükrerken etrafta,
Kara bulutlar patlar ve zararsızca çarpar toprağa.
Kutsanmış sanat, güzellikler sunar insanoğluna,
Yetenekli aklın, soylu hükümdarlığına.
İşte, bu yüzden ruha verilmiştir en büyük güçler,
Yerden göğe kadar, iz bırakmak için doğada!
Ancak, yönetemez düşünceleri bunlar,
Bilimi besleyen bir el vardır mutlak;
Göğün ilahi sanatından yardım alan.
Yüreğini büyüleyen yakınmalarla,
Taze aleviyle esin verip, yepyeni coşkulara,
Katılır, kutsal koroya armonika.
Dinle, kulağı tutkun eden ilahi çığlığı
Ve akıp giden yumuşak tınısını.
Kalbi yumuşatan müziğin, med-ceziridir ruha doğru;
Yüce bir neşeyle,
Ölümlüleri titreten ve
İçten içe taşınan, tatlı döngüsü.
Yarı Tanrısal birçok dil konuşan,
Bu alettir bizi efsunlayan.
* Franklin, bir su armonikası icat etmiştir. Bu armonika, ıslak
parmakla bir kadehin etrafına dokunulunca, duyabileceğimiz türden
sesler çıkarmaktaydı.
Çeşitli Durumlarla ve Bazı Kompozisyonlarla İlgili Şiirler